6 Mayıs 2013 Pazartesi

Doluca Tuğra Boğazkere 2010


Öküzgözü şarabını çok başarılı bulduğumuz Doluca Tuğra'nın Boğazkere'siyle karşınızdayız. Henüz çok genç, 2010 rekoltesi bir şarap. Denizli yöresinde yetişmiş üzümlerden yapılmış. Yaşı itibariyle agresif olmasını beklediğimiz için 1 saat kadar havalandırıyoruz.

Orta zayıflıkta meyve kokularının yanında meşe esintileri bizi karşılıyor. Renk koyu bordo. Daha önce içtiğimiz yakut rengi Boğazkere'lerden bu noktada ayrılıyor. İlk ilgimizi çeken nokta bu.

İlk yudumda beklediğimiz etkilerin hemen hemen hepsini hissediyoruz damağımızda. Henüz yuvarlanmamış keskin tanenlerle birlikte şarapta güçlü bir asidite ve alkol dengesi oluşmuş. Bu agresiflik meyve tadlarının biraz üzerine çıkmış. Ama yine de kızılcık, ve ahududu karışımı kokuların yanında biberli baharat tadlarını almak mümkün. Gövde güçlü. Dili saran bir yapısı var. Bitim uzun ama çok keyif verici değil. Çünkü meyve tadları henüz tam olarak kompleksleşmiş ya da yoğunlaşmış değil. Bu şarabı içmek için uzun yıllar beklemek gerekebilir.

2007 Prestige'den daha derli toplu, 2009 Prestige kadar ise dengeli değil. 2009 Pendore'den daha kompleks ancak 2008 Kayra Vintage kadar da aromatik değil. Gelecek bir kaç yıl içerisinde de bu şarabın çok fazla keyif vereceği konusunda emin değilim ama izlemeye değer bir potansiyel mevcut.

Puan: 7

Kavaklidere Prestige Boğazkere 2004





2004 Boğazkere Prestige serisinin etiketler üzerine Prestige kelimesi yazılmadan önceki serisinden bir örnek.

2013 yılı itibariyle 10'uncu yaşı içerisinde olan bir şarap. Yani ne marifeti varsa bize göstermesinin tam zamanı gelmiş bile. Bu şarabın bir bahanesi olamaz. Sadece bize sunacağı çok şeyi olabilir. Bu sebeple bu şaraba sahipseniz açmanız için de iyi bir nedene ihtiyacınız var.

2004 Boğazkere'den beklentimiz, bize yıllanmış bir Boğazkere'nin gelebileceği iyi nokta hakkında fikir vermesi. Bu sayede saklamaya karar verdiğimiz şarapların gelecekte nasıl bir potansiyele ulaşacağını öğrenmeyi planlıyoruz. Bu şarabı açıp içmemizin, keyif almanın yanında öğrenmeyle ilgili etkisi şu an için daha fazla.

Yeteri kadar soğutup havalandırdıktan sonra, yemek sonrası peynir eşliğinde şarabımızı denedik.
Daha ön burunda bizi ilginç bir şeylerin karşılayacağı belliydi. Çok zarif kokularla bizi etkilde. Yakut rengiyle bardak çeperinde hala iz bırakabilecek kadar güçlü gövdeli olduğunu farkettik. Genelde bilmediğimiz bir şarabı tadarken ilk yudumda kısa bir sessizlik olurken, bu şarapta ilk yudumun verdiği sessizlik birazcık uzun sürdü. Bu noktadan sonra dış dünyadan kısa bir süreliğine koptum ve kendi dünyamda gerçek bir Boğazkere ile tanışmanın verdiği mutluluğun kucağına bıraktım kendimi. Bir şarap bu kadar mı güzel olur. Bu kadar mı yumuşak dokunuşlu olur.

Hala ayakta kalmış tanenler yuvarlanmış, kadife dokunuşuyla dilimi ve damağımı sarıyorken, o bahsedilen orman meyvelerinin etkisini bu kadar rahat hissedebileceğim bir an olabileceğini kafamda hiç hayal edememiştim. Meşe etkisiyle birlikte toprak kokuları, kuru erik, incir, elma ve ahududu esintilerine eşlik eden ve ilginç bir şekilde aromatik olan baharat tadları yoğun ve kompleks bir buke oluşturmuş. Şaraptan aldığımız keyifi katlayan bir yumuşaklıkta bir alkol asit dengesiyle içimi kolaylaştırırken kompleks tadları zarif bir şekilde dengeliyor. Bitimi kompleks ve yoğun tadlar sayesinde gayet keyifli ve uzun. Sanırım olması gereken bir Boğazkereyi de yakalamış olduk böylece. Keyiflendik ve aynı zamanda fazlasıyla aydınlandık.

Bu şarap daha fazla yıllanır mı bilmiyorum. Ama kısa ve orta vadede tüketmek üzere 3 adet almaya karar verdim. Ağır misafir ağırlamayı seven şarap severlere de şiddetle tavsiye ediyorum. Ödediğiniz paranın karşılığını son kuruşuna kadar alacağınıza kuşkunuz olmasın.

Puan: 8.5