30 Aralık 2014 Salı

Kavaklıdere Pendore Şiraz 2010

Şiraz Merlot ve Öküzgözü seviyesinde bir üzüm. Çok güçlü bir yapısı yok. Aromatik. Merlot ve Öküzgözü'ne göre biraz daha baharatımsı tonlar beklememiz gerektiğini biliyoruz. Bordeaux kupajları dışında tek başına çok da haşır neşir olduğumuz bir üzüm çeşidi değil.

Pendore Şiraz'la ikinci münasebetimiz. Daha önce 2009 rekoltesini bir restoranda uygun fiyata açtırıp keyifle içtiğimiz bir şarap. O zamanlar bu blog yoktu ve not alma gereği duymamıştım. Sadece içiminin çok kolay olduğunu ve dengeli bir şarap olduğunu hatırlıyorum.

Pendore Şiraz 2010 ise bir arkadaş buluşmasında pizza'nın yanında içmeye karar verdiğimiz bir şarap. Çok harala gürele bir ortamda olduğumuz için yine çok kesin notlar alamadım, ancak kısaca şunlardan bahsedebilirim.

Şarapı karaf olmadığı için havalandıramadık. Bu sebeple şarabı bardakta baya bir havalandırma gereği duydum. 5 dakika sonunda kendisini yavaş yavaş bırakmaya başladı. Damakta orta-altı bir gövdeye sahip yuvarlanmış tanenler, buna eşlik eden düşük asidite ve orta seviyede alkolle gayet sorunsuz bir şarap izlenimindeydi. Şarabı havalandırmaya devam ettikçe kırmızı ve koyu renki orman meyvelerinden ahududu erik ve karadut tonlarından sonra hafif biberli baharat tonlarıyla orta uzunlukta keyifli bir bitim oluşturdu. Çok da aşırı olmayan meşe tonları da sonradan gelmeye başladı. Meyve tadlarıyla entegrasyonu gayet başarılıydı.

Hiç beklemediğim kadar başarılı bir şarap diyebilirim. Keşke birazcık daha havalandırabilseydik. Daha önce içtiğim 2009 rekoltesinden de bir tık önde olduğunu düşünüyorum, ancak sadece aklımda kaldığı kadarıyla.

Şiraz üzümüne karşı nedense ön yargılı olduğumu ve nedense diğer üreticilerin Şiraz şaraplarını almamak için kendi çapımda bir direnç oluşturduğumu farkettim. Sanırım bu üzüme ve bu üzümden yapılan şaraplara biraz daha şans vermeliyim.

Bu şaraba sanırım iyi puan vermemek haksızlık olur.

Puan: 8

29 Aralık 2014 Pazartesi

Gülor Blend-t 2011


Türkiye'de 2013-2014 yıllarında kolay ulaşılabilen İtalyan şaraplarının çoğunun tadımını tamamladık. Bunların yanına, Gülor'un Blend-t ismini verdiği Toskana kupajı denemesini de eklememizde fayda var.

Şarabı yeteri kadar soğuttuktan sonra karafımızda 20 dakika kadar havalandırdık. Ön burunda yumuşak kırmızı meyve esintileriyle birlikte meşe kokuları uyum halinde. 2011 rekoltesi, 2012 de şişelendiğini düşünürsek, 2 yıllık bir şarap. Çok güçlü bir yapı beklemiyoruz. Bardak çeperinde iz bırakması hala belli seviyede tanenlerin varlığnın habercisi.

Damakta beklediğimiz orta yapısı, yuvarlamış tanenler ve kırmızı meyveler hemen kendisini belli ediyor. Biraz yoğun alkollü olması Türkiye'deki şarapların genel problemi. Ama çok da rahatsız edici değil. Bitimi kısa, ve çok etkileyici değil. Meyve tadları kompleksleşmeden uçup gidiyor. Türkiye'de  40-50 TL civarında alınabilecek sıradan İtalyanlar kadar sıradan, monoton ancak sorunsuz bir şarap.

Bu şarabı almak mı, yoksa gerçek değeri 6-7 euro olan İtalyanlara 50 TL vermek mi? Artık o sizin bileceğiniz bir iş.

Puan: 6




18 Kasım 2014 Salı

Corvus Merlot Reserve 2012


Bozcaada şaraplarıyla karşınızdayız. İkliminin uygunluğu sebebiyle belirli başlı bütün üzümlerin rahatlıkla yetişebildiği bir coğrafya... Kuntra ve Karalahna üzümlerinin anavatanı... İkisi de şarap yapmak için uygun ancak yıllanma potansiyeli olmayan zayıf yapılı üzümler. Bu sebeple adada daha çok tabii ki Cabernet Sauvignon ve Merlot hakim.

Hemen not edelim. 2014 hasatı müthiş kötü bir hasat. Çok zamansız yağan yağmurlar sebebiyle üzümlerde yüzde 40lara varan rekolte kaybı mevcut. Nemli ve yağmurlu geçen yaz sebebiyle üzümlerde bir çok hastalıkla karşılaşılmış. Çoğu üretici hasatını toplama zahmetine bile katlanmamış bağlarını olduğu gibi bırakmışlar. Görüntü çok üzücü. Ama bu işin kaderinde olan bir durum bu. 2014 ün kötü geçeceğini tahmin edip fazla derecede ilaçlama yapan üreticiler biraz daha şanslı. Ama gördüğüm manzara itibarıyla Bozcaada'dan 2014 rekoltesi üzümlerden yapılmış şarap almak pek doğru bir karar değil. Çok iyi geçen 2012 ve 2013'ten sonra 2014 bütün üreticileri zor durumda bırakmış.

Üç tane önemli üretici mevcut. Çamlıbağ(Yunatçılar), Talay ve Corvus. Corvus dışındaki bütün üreticilerin şaraplarını adadaki gezimizde deneme fırsatımız oldu. Ancak kavımıza eklemek üzere daha çok Corvus şaraplarını aldık. Blend No: 3, 5 , Corpus, Cabernet Suvignon ve Merlot. 

Çamlıbağ'ın çok şirin bir şarap kafesini ziyaret ettik. Ve şu an (2014 yazı itibarıyla) şatışta bulunan 10 şaraplarını deneme fırsatımız oldu. Hepsini üst üste denediğimiz için ve uzun uzun düşünme fırsatımız olmadığı için ayrıntılı yorum yapmak doğru değil. Bu kafeyi bulup bu tadımı gerçekleştirmenizi tavsiye ederim. En azından üzümler arasındaki farkı çok net şekilde anlayabilmenin güzel bir yolu. Beni şaşırtan şey ise çok güçlü Merlot ve Cabernet Sauvignon yapmalarına rağmen meşe kullanmayı tercih etmemeleri. Merlot o kadar güzeldi ve meşede beklemiş hali sanki o kadar güzel olacaktı ki neden diye sormadan edemedim. Türkiye'deki önologlara güvenmediklerini ve yurt dışından da önolog getirtip bu denemeyi yaptırmak istemedikleri gibi çok dürüst bir cevapla karşılaştım. 

Biliyorsunuz meşe fıçı süreci biraz sancılı bir süreç. Her ay (3 ayda bir ya da 6 ayda bir de olabilir) Meşelerden örnek alınıp fıçılamanın yeterli olup olmadığına karar verilmesi gerekiyor. Eğer gereğinden fazla beklerse şarap tahta kokmaya başlıyor. Bu kararı verecek uzmanın bu işi gerçekten çok iyi bilmesi gerekiyor ve bu işi bilen Türkiye'de çok adam yok. Meşe fıçı'nın bir diğer sıkıntısı da maliyeti. Her sene fıçıların belli kısmı yenileniyor. Genelde İtalyan Fransız ya da Amerikan meşe fıçılar tercih ediliyor. Ve her sene bu fıçıların bir kısmının yenilenmesi diğer kısmının temizlenmesi büyük bir maliyet oluşturuyor. Bekletme işlemi ürünün markete çıkma süresini de etkiliyor. Bu yüzden çoğu üretici bu işten kaçabildiği kadar! kaçıyor.

Corvus görebildiğimiz kadarıyla şarapçılık işini adada en profosyonelce yapan üretici. Bağları ve üretim tesisleri adanın güney doğu kıyısında. Bağlar tertemiz ve çok profosyonel. Tabii ki yatırım fiyatlara da yansıyor, adanın en pahalı şarapları Corvus'un... 

Bu kadar yazdıktan sonra içtiğimiz şaraba dönelim. 2012 rekoltesi bir Merlot. Koyu bordo renkli. Ön burunda kırmızı orman meyveleri ve hafif alkol esintileriyle karşılıyor. Sanki biraz havalandırsaydık biraz daha sakin kokularla karşışabilirdik diye düşünüyoruz.

Damakta orta gövdeli yapısına eşlik eden orta üstü etkili asit ve alkol mevcut. Asit ve alkol hemen kendisini belli ediyor ve şarabı birlikte içtiğimiz misafirlerimden ilk tepkiler geliyor. Ancak bitiminde ön burunda karşılaştığımız zarif kızılcık vişne tonları pekmezimsi renklere dönüşerek kompleks bir buke oluşturuyor. Bu aromatik etki damakta bizi zorlayan asit ve alkolü biraz bertaraf ediyor. Genç bir şarap. Gövdesi sayesinde 3-4 yıl sonra çok daha güzel bir hal alma potansiyeline sahip. 

Seçilmiş üzümlerin Corpus ve Blend serilerinde kullanıldığını düşünürsek, monosepaj bu şarapların bizi üzmeyecek kadar keyifli olması bizi Corpus ve Blend için heyecanlandırıyor. Bunlardan yeterince alıp kavımıza eklediğimizi söylemiştim. İlk tadımlarını bu sene içerisinde yapıp belki geri kalan şişeleri 5-10 sene sonra içmek üzere unutma yoluna gideceğiz. 

Bozcaada'ya illa ki gidiniz!. 

Puan: 7

27 Ekim 2014 Pazartesi

Kavaklıdere Prestige Öküzgözü 2009



Çok başarılı bir 2008 rekoltesinden (lütfen bakınız: Kavaklıdere Prestige Öküzgözü 2008) sonra Prestige Öküzgözü 2009 çok merak ettiğim bir şarap haline gelmişti. 2008'i 2012'nin hemen başında çok büyük keyifle içmişken 2009 içmek için nedense uygun bir zaman ve ortam bulamamıştım. En sonunda o zaman geldi çattı ve yaklaşık 6 yaşındaki bu şarabı tatma şansına eriştik.

2008'in tadı hala damağımızdayken 2009'un yorumunu da 2008le karşışaltırarak yapmak sanırım çok ayıp olmaz. Yine çok başarılı aromatik bir şarap. Kırımızı meyveler ve meşe ön burunda çok belirgin. Damakta zayıf gövdeli klasik bir öküzgözü. Yuvarlanmış tanenler yüksek alkol ve asidite sebebiyle biraz ön plana çıkarıyor. Yeni meşe kullanılmış olacak ki meşe aroması bukenin içine işlemiş durumda. 2008 rekoltesinden yaklaşık 1 sene yaşlı halde içtiğimiz bu şarap daha agresif durumda. Ancak gövdesi daha fazla olgunlaşması için pek müsait durmuyor. Bu durum asit ve alkolün daha fazla sakinleşme ihtimalini de biraz ortadan kaldırıyor. Uzun bir bitişle keyifle içtiğimiz bir şarap.

Aynı agresiflik etkisini Boğazkere 2009 için de söylemiştik (lütfen bakınız: Kavaklıdere Prestige Boğazkere 2009). Ancak bu hırçınlığı karşılayacak kadar güçlü gövdeli bir şaraptı. Onun için 2004 (lütfen bakınız: Kavaklıdere Boğazkere 2004) performansı göstermesi hala mümkün. Ancak 2009 Öküzgözü'nün buradan daha iyi bir yere gelişebilmesi biraz zor.

2010 Prestige markete çıkmadı. Sanırım çok kötü hasat sezonu sonucu Kavaklıdere 2010 Öküzgözü çıkarmayı düşünmedi. 2011 şimdiden raflarda yerini aldı.

2009'un 2008'in bir adım arkasında kaldığını söyleyebiliriz. 2011 in ise bu karşılaştırmada yerini nerede alacağını yakın zaman sonra test etmeyi planlıyorum. Pendore 2010, Pendore 2011,Tuğra 2010, Vintage 2011 karşılaştırmasında kim ön plana çıkacak merak ediyorsanız bekleyiniz.

Puan: 7,5

15 Eylül 2014 Pazartesi

Kayra Terra Öküzgözü 2012


Öküzgözü ve Boğazkere'lerin yeni rekolteleri piyasaya çıkmaya devam ediyor. Fırsat buldukça değerlendirmeye devam ediyoruz.

Bu şarap biraz fazla dengesiz. Fazla buruk ve aynı zamanda çok zayıf bir gövdeye ve bukeye sahip. Kötü bir rekolte, fazla ekstrasyon ya da kalitesiz üzümlerden kaynaklanmış olabilir. Uzun uzun anlatmaya gerek yok Almayın ve içmeyin.

Ayrıca bu markanın etiket tasarımı da çok başarısız. Böyle etiket mi olur?

Puan: 4

26 Haziran 2014 Perşembe

Quinta Dos Murcas, 2008


İtalyanlara elimizde bulunan tek sek Portekiz şarabıyla ara veriyoruz. Quinta Dos Murcas Douro bölgesinden klasik bir Portekiz kırmızı üzüm karışımı. Portekiz'den tavsiye üzerine aldığım bu şarabı Türkiye'de de bazı şarküteri raflarında gördüm. Ben 22 euro'ya almıştım bu şarabı. Türkiye'deki raf etiket fiyatı ise tabii ki daha fazla.

Portekizlerin ünlü Vintage Port'larının yanında sek şaraplarının da yavana atılmaması gerektiğini öğrendim. Bu şarap da bunun tam anlamıyla bir ispatı oldu. 1 sene kavımda beklettikten sonra tam da bana tavsiye edilen sürede bu şarabı açıp deneme fırsatım oldu.

Şarabı yarım saat kadar havalandırıp servis ettik. Biraz soğutulmayı va havalandırmayı hakediyor. Mantarı açtığımızda şişeden buram buram yayılan kırmızı meyve esintileri beni hemen heyecanlandırdı... İlk başta daha önce Portekiz şarabı içmemiş misafirlerimin umursamaz tavırları şarabı ilk tattıklarında hemen değişiverdi.

Ön burunda belirli belirsiz gelen alkol esintileri kırmızı meyve kokularıyla birlikte meşe esanslarıyla hoş bir buke oluşturacağa benziyordu... Şarabın koyu bordo rengi bardak çeperini kaplıyor ve sarmalıyordu. Bu meyve tonlarına tanenlerin eşlik edeceğini bilmek bizim için yine heyecan vericiydi ancak yumuşak olmalarını umuyorduk. Tam da umduğumuz gibi çıktı. Orta üstü gövdesiyle ve yuvarlanmış tanenleriyle kadife gibi yumuşak bir etkiyle damağımı kapladı. Kiraz Erik ve pekmezimsi tonlarla birlikte hafif baharatımsı tadlar da bukeyi oldukça genişletmişti...

Bitimi de yuvarlak ve belirgin tanenlere eşlik eden geniş bukeyle orta uzunlukta ve gayet keyifliydi. Bu kadar güçlü gövdeli ve aynı zamanda aromatik bir şarap çok fazla deneme şansımız olduğu söylenemez... Gerçekten çok başarılı bir şarap. Herkese bu şarabı almayı ve zamanında içmeyi tavsiye ederim. Böyle güzel bir şarabı alıp içecekseniz de mutlaka ama mutlaka az-orta pişmiş kırmızı et ile tüketin. Keyfinizi katlayacağınızdan emin olun.

Sanırım şimdiye kadar içtiğimiz en güzel şaraplardan bir tanesiydi. Kavaklıdere 2004 Boğazkere ve 2008 Prestige Öküzgözü ile aynı klasmana alabileceğim güzel bir şaraptı.

Puan: 8

25 Haziran 2014 Çarşamba

Ruffino, Riserva Ducale, Chianti Classico, 2010




Ruffino Riserva Ducale, Türkiye'de restoranlarda ve marketlerde bulabileceğiniz başka bi Chianti Classico. Ruffino'nun 2 farklı versiyonu var. Birisi Chianti, diğeri bizim şimdi içtiğimiz Chianti Classico. Chianti Classico sadece Sangiovese üzümünden üretilmiş ve standart kalite damgası olan DOCG belgesini edinmiş şaraplara verilen bir apolet. Sangiovese'nin yanında farklı karışımlarda kupajlar yapıldığında bunların çoğu Chianti Blend ya da Super Tuscan apoletiyle satılıyor.

Yakut rengiyle bardak çeperinde iz bırakan yapısıyla genç ve klasik bir Sangiovese olduğunu gösterdi. Ön burunda biraz fazla alkol etkisiyle ilk başta gözümüzü korkuttu: güçlükle aldığımız meyve kokuları damakta da aynı şekilde asit ve alkolün arkasına saklanmış bir izlenim verdi. Erik çilek gibi kırmızı renkli meyve tatları ancak bir kaç yudumdan sonra kendisini hissetirebildi... Buke olması gerekiği gibi çok da geniş olmasa da arkadan gelen meşe tadları olması gereken kompleksiteyi oluşturmuş gibi görünüyordu. Tam olarak yuvarlanmamış keskin tanenler alkol ve asit etkisiyle birleşince çok da kolay içimi olmayan genç bir şarap oluşturmuş. Henüz biraz fazla agresif diyebiliriz.

Daha önce denediğimiz 2008 rekoltesinin çok daha dengeli olduğunu ve tanenlerin tamamen yuvarlanmış ve alkol asit dengesinin bukenin önüne geçmediğini söylemekte fayda var. Bu elimizdeki şarabın belki 1-2 sene sonra daha iyi bir noktaya gelebileceği konusunda biraz ipucu verebilir.

Yine de şu haliyle bile pizza makarna gibi aperatif yiyeceklerle rahatlıkla tüketilebilir güzel bir Chianti Classico. Hem 2008 hem de 2010 rekoltesini bulursanız gönül rahatlığıyla alabilirsiniz.

Puan: 7 (2010)
Puan: 7,5 (2008)



16 Haziran 2014 Pazartesi

Regaleali, Rosso, Sicilia 2010


İtalyanlar'la devam ediyoruz. Bu seferki şarabımız Sicilya'dan Nero d'Avalo üzümünden yapılmış bir Regaleali Rosso 2010. Üzerinde 'Vedat Milor Seçimi' etiketiyle bulabileceğiniz bir şarap. Bu üzümü daha önce tatmadık ve neyle karşılaşacağımızı bilmiyorduk. Nero d'Avalo üzümü Sicilya'da en yaygın şekilde yetiştirilen üzüm cinsi. Genelde İtalya anakarasında daha zayıf üzümlerden yapılan şaraplara gövde ve derinlik katmak için kullanılıyor. Sicilyadak California'da ve Avusturalya'da da sıklıkla kullanılıyor.

30 dakika kadar soğuttuktan sonra şarabı proteinli yemeğimizin yanında açtık. Okuduğumuz bilgileri hemen haklı çıkarırcasına bardaktaki koyu yakut rengine ve bardak çeperine yapışmasına şahit olduk. Güçlü gövdeli ve belirgin tanenli bir şarap olduğunu hemen gösterdi. 2010 rekoltesi olması sebebiyle tanenlerin bizi rahatsız etme riskini biliyorduk. İlk yudumda karışık meyve tatlarını birbirinden ayır etmekte zorlandık. Orta derecede yuvarlanmış belirgin tanenlerin yanında çok da dengelenmemiş alkol ve asitle karşılaştık. Meyvemsi tatlar ön plana çıkmaya çalışırken sürekli olarak keskin tanenlerle engelleniyordu. Şaraptaki bu belirgin özelliklere rağmen içilmesine engel oluşturacak bir problemden ya da hatadan söz etmek pek mümkün değil.

Şarabın potansiyelini yakalayabilmesi için belki önünde belirli bir zaman dilimi var. Ancak bu üzümden yapılmış şaraplarla ilgili tecrübemiz pek olmadığı için bu potansiyel konusunda yorum yapabilmek şimdilik biraz zor. Son kararda ilginç bir tecrübe olduğunu belirtmekte fayda var. Nero d'Avalo'yu merak ediyorsanız deneyebilirsiniz.

Puan: 6.5

9 Şubat 2014 Pazar

Sensi Dalcampo Chianti 2010


Tuscany (Toskana) bölgesinden yeni bir Chianti daha deniyoruz.

Yeteri kadar soğuttuktan sonra havalandırmaya gerek duymadan servis ettik. Henüz ön burunda karşılaştığımız meşe ve kırmızı meyve bukesi heyecan verici. Alkol etkisi arkadan hafif hafif geliyor, hiç rahatsız edici değil. Koyu yakut rengiyle bardakta hafif iz bıraktığını gözledik.

İlk yudumda ön burunda edindiğimiz bütün izlenim vücut buluyor. Kırmızı meyve koluları erik ve çilek ağırlıklı olarak damağımıza yayılıyor. Asit ve alkol belirgin ancak çok dengeli ve şarabın gövdesini destekler nitelikte arka planda kalıyor. Tanenler ayakta ancak yuvarlanmış olarak zayıf orta arası bir gövde oluşturmuş.

Damaktan su gibi akıp giden yapısı ve orta yoğunlukta ancak çok da uzun olmayan bitimiyle bize fazlasıyla keyif verdi.

Yuvarlanmaya başlamış tanenleri daha fazla yıllanma şansının kalmadığının belirtisi ancak buke olarak çok başarılı ve etkili. Pizza ve makarna yanında çok güzel gideceğini düşündüğümüz bir şarap. Chianti keyfini arıyorsanız bu şarabı alın ve için. Yanlış hatırlamıyorsam Makro'larda bulabilirsiniz.

Puan: 7.5

31 Ocak 2014 Cuma

Piccini Tuscany Chianti 2011


Yine bir Chianti ile birlikteyiz.

Bardakta iz bırakan bordo rengiyle alkol esintilerinin yanında hafif kırımızı meyve kokularıyla ön burun sorunsuz. 2011 rekoltesi olması sebebiyle bardaktaki gövdeli yapısını normal karşılıyoruz, hafif tanen etkisi hissetmeyi bekliyoruz.

İlk yudumda ön burunda hissetiğimiz alkol hemen kendini belli ediyor. Alkol ön plana çıkması biraz rahatsız edici olsa da bukede derinliğe inmeye çalışırken fazla zorlanmıyoruz. Sangiovese'nin klasık kırmızı erikli tadı orta etkili asiditesiyle, tamamen yuvarlanmamış tananlerle birlikte damağımızda sorunsuz bir etki sağlıyor. Hafif hafif gelen meşe tadı da hoş bir eşlik uyandırıyor.

Damakta kolayca akıp gittikten sonra orta uzunlukta bir bitimi var. Ancak bu bitim çok da keyifli değil çünkü meyve tadları henüz bu şarapta çok da yoğun değil. Belki 1-2 sene daha olgunlaşması bukenin genişlemesine sebep olabilir ve bu şarap daha keyifli bir hale gelebilir. Hala ayakta olan tanenler ve hafif etkili asiditesi bu ön görümüzün gerçekleşmesine sebep olabilir. Sorunsuz sıradan bir Chianti olarak aklımızın bir kenarına not ediyoruz. 2-3 sene bekletmek üzere alınabilir ancak şu an da içmesi çok da keyifli değil.

Daha önce tadına baktığımız Leccioni'den bir tık aşağıda olduğunu düşünüyorum.

Puan: 6

8 Ocak 2014 Çarşamba

Leccioni Frescobaldi, Chianti 2010


Bir Chianti'den beklediğimiz yumuşaklığıyıla bizi büyülemesi ve şarabı yudumladığımızda 'işte ihtiyacım buydu' dedirtmesidir. Sangiovese üzümlerinden üretilen şaraplar zayıf gövdeli, kompleks meyvemsi tatları ve hoş kokularıyla su gibi akıp giden özelliklere sahiptirler. Çok kaba benzetmeyle Öküzgözü'nü andırırlar. Benim gözlemlerime göre öküzgözü şaraplarına kıyasla asiditesi daha az ancak meyvemsi özellikleri daha fazla.

Türkiye'de yerli üzümlerden yapılan şaraplardan bir çoğunu denedikten sonra İtalyanlar'la devam etmek istiyoruz ve ilk durağımız Leccioni Frescobaldi. Klasik bir Chianti. 

Bardakta iz bırakmayan berrak yakut renginde ışıl ışıl parlıyor. Ön burunda kırmızı meyve kokuları sıcak bir merhaba diyor. Aklımıza İtalya'da bizi kendimizden geçiren sofra şarapları geliyor. Tabii ki ön yargılıyız: İtalya'da ağzımızın suyu aka aka içtiğimiz 7-8 euroluk şarapların yanında Türkiye'de marketten aldığımız bu şarabın omuzlarındaki yük şu an için çok fazla. 

İlk yudumda beklediğimiz zayıf gövde yuvarlanmış tanenlerle en azından aklımızda yer etmiş olan sangiovese esintilerini elde ediyoruz. 2010 olması sebebiyle yuvarlanmış tanenleri yine hafif zayıflamış asidite takip ediyor. Yani kısacası iyi bir dengeden bahsetmek mümkün. 

Damakta ise çilek ve kirazımsı tadlar almayı başarıyoruz. Şarabın su gibi akıp giden yapısı sebebiyle bitim keyifli ancak kısa. 

Zeytinyağlılar ve hafif peynirlerle önerebileceğim bu şarap dengeli ve başarılı ancak bildiğimiz Chianti'ler arasında gayet sıradan. Türkiye'de marketlerde bulmak da güzel bir avantaj. Çok daha iyisini bulabileceğimiz umuduyla İtalyan denemelerimize devam etmek üzere bu şaraba geçer not veriyoruz. 

Puan: 7